Onlara: "Insanlarin (müslümanlarin) inandigi gibi inanin." denilince, "Biz de o
beyinsizlerin inandigi gibi mi inanacagiz?" derler. Iyi bilin ki, asil beyinsiz
kendileridir fakat bilmezler.
Onlar iman edenlere rastladiklari zaman: "Inandik" derler. Fakat seytanlariyle
yalniz kaldiklari zaman: "Biz, sizinle beraberiz, biz sadece (onlarla) alay
ediyoruz." derler.
Onlarin durumu, bir ates yakanin durumu gibidir. (Ates) çevresini aydinlatir
aydinlatmaz Allah onlarin (gözlerinin) nurlarini giderdi ve onlari karanliklar
içinde birakti, artik görmezler.
Yahut (onlarin durumu), gökten bosanan, içinde karanliklar, gök gürlemesi ve
simsek(ler) bulunan bir yagmur(a tutulmusun hali) gibidir. Yildirimlardan ölmek
korkusuyla parmaklarini kulaklarina tikarlar. Oysa Allah, inkrcilari tamamen
kusatmistir.
O simsek nerdeyse gözlerini (n nûrunu) kapiverecek. Önlerini aydinlattimi
isiginda yürürler, karanlik üzerlerine çöktümü de dikilip kalirlar. Allah
dilemis olsaydi isitmelerini, görmelerini de aliverirdi. Süphesiz Allah her seye
kdirdir.
O (Rabb) ki yeri sizin için bir dösek, gögü de bir bina yapti. Gökten su indirdi,
onunla size rizik olarak çesitli ürünler çikardi. Öyleyse siz de, bile bile,
Allah'a esler kosmayin.
Eger kulumuz (Muhammed)a indirdigimiz (Kur'n)den süphe içinde iseniz, haydi
onun gibi bir sûre getirin, Allah'tan baska güvendiklerinizin hepsini çagirin;
eger dogru iseniz.
Inanip yararli isler yapanlara, altlarindan irmaklar akan cennetlerin
kendilerine ait oldugunu müjdele! Onlardaki herhangi bir meyveden
riziklandirildiklarinda: "Bu daha önce de riziklandigimiz seydir" derler ve o
rizik birbirinin benzeri olmak üzere, kendilerine sunulacak. Orada çok temiz
zevceler de onlarin. Hem onlar orada ebedî kalacaklar.
Muhakkak ki Allah bir sivri sinegi, hatta daha üstününü misal getirmekten
çekinmez. Iman edenler bilirler ki, o süphesiz haktir, Rabb'lerindandir. Ama
küfre saplananlar: "Allah böyle bir misal ile ne demek istedi?" derler. Allah
onunla birçoklarini sasirtir, yine onunla birçoklarini yola getirir. Onunla
ancak o fasiklari sasirtir.
Onlar ki, söz verip andlastiktan sonra Allah'a verdikleri sözü bozarlar.
Allah'in birlestirmesini emrettigi seyi (iman ve akrabalik baglarini) keserler
ve yeryüzünde bozgunculuk yaparlar. Iste zarara ugrayanlar onlardir.
Allah'i nasil inkr edersiniz ki, ölü idiniz sizleri diriltti. Sonra sizleri
yine öldürecek, sonra yine diriltecek, sonra da döndürülüp ona götürüleceksiniz.
Bir zamanlar Rabb'in meleklere: "Ben yeryüzünde bir halife yaratacagim" demisti.
(Melekler): "A!.. Orada bozgunculuk yapacak ve kan dökecek birisini mi
yaratacaksin? Oysa biz seni överek tesbih ediyor ve seni takdis ediyoruz"
dediler. (Rabb'in): "Ben sizin bilmediklerinizi bilirim." dedi.
(Allah): "Ey dem, bunlara onlari isimleriyle haber ver." dedi. Bu emir üzerine
dem onlara isimleriyle onlari haber verince, (Allah): "Ben size, ben göklerin
ve yerin gayblarini bilirim, sizin açikladiginizi da, içinizde gizlediginizi de
bilirim" dememis miydim?" dedi.
Dedik ki: "Ey dem, sen ve esin cennette oturun, ikiniz de ondan dilediginiz
yerde bol bol yeyin, fakat su agaca yaklasmayin, yoksa zalimlerden olursunuz."
Bunun üzerine seytan onlari(n ayagini) oradan kaydirdi, içinde bulunduklari (cennet
yurdu)ndan çikardi. Biz de: "Birbirinize düsman olarak inin, orada belirli bir
vakte kadar sizin için bir karar yeri ve bir nasib vardir." dedik.
Onlara dedik ki: "Hepiniz oradan inin. Size benim tarafimdan bir hidayet rehberi
geldiginde, kim o hidayetçimin izinde giderse, onlar için hiçbir korku yoktur,
onlar mahzun da olmayacaklardir.
Yaninizdakini (Tevrat'i) tasdik edici olarak indirdigim (Kur'n)a iman edin,
O'nu, inkar edenlerin ilki siz olmayin, benim yetlerimi birkaç paraya
degismeyin. Ancak benden korkun.
Ve öyle bir günden korunun ki, kimse kimsenin yerine bir sey ödeyemez, kimseden
sefaat da kabul edilmez, kimseden fidye de alinmaz ve onlara hiçbir yardim da
yapilmaz.
(Hem hatirlayin ki bir zaman) sizi Firavun ailesinden de kurtardik, (onlar) size
azabin en kötüsünü reva görüyor, ogullarinizi bogazliyor, kadinlarinizi sag
birakiyorlardi. Ve bunda size Rabbiniz tarafindan büyük bir imtihan vardi.
Hani bir zamanlar Musa kavmine dedi ki; Ey kavmim cidden siz o buzagiyi put
edinmekle kendi kendinize zulmettiniz, bari gelin Rabbinize tevbe ile dönün de
nefislerinizi öldürün. Böyle yapmaniz Brî Telniz katinda sizin için
hayirlidir, böylece tevbenizi kabul buyurdu. Gerçekten de o Tevvab ve Rahîm'dir.
Hani bir zamanlar "Ey Musa biz Allah'i açikça görmedikçe senin sözünle asla
inanmayacagiz." demistiniz de bunun üzerine sizi yildirim çarpmisti ve siz de
bakakalmistiniz.
Ve üstünüze o bulutu gölge yaptik, ve size ihsan ettigimiz hos riziklardan yiyin,
diye üzerinize kudret helvasi ve bildircin indirdik. Onlar, bize zulmetmediler,
lakin kendi nefislerine zulmediyorlardi.
Hani bir zamanlar "Su sehre girin de onun nimetlerinden dilediginiz sekilde bol
bol yiyin ve kapidan secde ederek girin ve "hitta" (bizi bagisla!) deyin ki,
size, hatalarinizi magfiret ediverelim, iyilik yapanlara nimetlerimizi daha da
arttiracagiz" dedik.
Bunun üzerine o zulme devam edenler sözü degistirdiler, onu kendilerine
söylenildiginden baska bir sekle soktular. Biz de kötülük yaptiklari için o
zalimlere murdar bir azap indirdik.
Hani bir zamanlar Musa, kavmi için su istemisti, biz de "asanla tasa vur!"
demistik, bunun üzerine o tastan on iki pinar fiskirmisti. Her kisim insan kendi
su alacagi yeri bildi. Allah'in rizkindan yiyin ve için de bozgunculuk ve
saldirganlik yaparak yeryüzünü fesada vermeyin.
Hani bir zamanlar, "Ey Musa, biz tek çesit yemege asla katlanamayacagiz, yeter
artik bizim için Rabbine dua et de bize yerin yetistirdigi seylerden;
sebzesinden, kabagindan, sarmisagindan, mercimeginden ve soganindan çikarsin."
dediniz. O da size "O üstün olani daha asagi olanla degistirmek mi istiyorsunuz?
Bir kasabaya konaklayin o vakit istediginiz elbette olacaktir." dedi. Üzerlerine
zillet ve meskenet damgasi vuruldu ve nihayet Allah'dan bir gazaba ugradilar.
Evet öyle oldu, çünkü Allah'in yetlerini inkr ediyorlar ve haksiz yere
peygamberleri öldürüyorlardi. Evet öyle oldu, çünkü isyana daliyorlar ve asiri
gidiyorlardi.
Süphe yok ki, iman edenler, yahudiler, hiristiyanlar ve sabiîler, bunlardan her
kim Allah'a ve ahiret gününe gerçekten iman eder ve salih amel islerse elbette
Rabbleri katinda bunlarin ecirleri vardir, bunlara bir korku yoktur, bunlar
mahzun da olacak degillerdir.
Hani bir zamanlar sizden mîsak (saglam bir söz) almistik, Tur'u üstünüze
kaldirip demistik ki; size verdigimiz kitaba kuvvetle tutunun ve içindekilerden
gafil olmayin, gerek ki, korunursunuz.
Hani bir zamanlar Musa kavmine demisti ki Allah, size bir bakara (sigir)
bogazlamanizi emrediyor. Onlar da "Sen bizimle egleniyor, alay mi ediyorsun?"
dediler. Musa da: "Böyle cahillerden biri olmaktan Allah'a siginirim." dedi.
Onlar, "Bizim için Rabbine dua et, her ne ise onu bize açiklasin." dediler. Musa,
"Rabbim buyuruyor ki, o ne pek yasli, ne de pek taze, ikisi arasi dinç bir
sigirdir, haydi emrolundugunuz isi yapiniz." dedi.
Onlar, "Bizim için Rabbine dua et, rengi ne ise onu bize açiklasin." dediler.
Musa, "Rabbim buyuruyor ki, o, bakanlara sürur veren, sapsari bir sigirdir."
dedi.
Onlar, "Bizim için Rabbine dua et, o nedir bize iyice açiklasin, çünkü o bize
biraz karisik geldi, bununla beraber Allah dilerse onu elbette buluruz." dediler.
Musa, "Rabbim buyuruyor ki o, ne çifte kosulup tarla süren, ne de ekin sulayan,
ne de salma gezen ve hiç alacasi olmayan bir sigirdir". Onlar da: "Iste tam
simdi gerçegi ortaya koydun." dediler. Nihayet onu bulup bogazladilar. Az kaldi
yapmayacaklardi.
Hani bir zamanlar siz bir adam öldürmüstünüz de onun hakkinda birbirinizle
atismis ve onu üstünüzden atmistiniz, halbuki Allah, saklamis oldugunuzu açiga
çikaracakti.
Iste bundan dolayi, o sigirin bir parçasi ile o ölüye vurun, dedik. Allah
ölüleri iste böyle diriltir ve size yetlerini gösterir, belki aklinizi basiniza
toplarsiniz.
Sonra bunun arkasindan yine kalbleriniz katilasti, simdi de tas gibi, ya da
tastan da beter hale geldi. Çünkü taslardan öylesi var ki; içinden nehirler
kayniyor, yine öylesi var ki, çatliyor da bagrindan sular fiskiriyor, öylesi de
var ki, Allah korkusundan yerlerde yuvarlaniyor... Ve sizin neler yaptiginizdan
Allah gafil degildir.
Simdi bunlarin, size hemen inanacaklarini ümit mi ediyorsunuz? Halbuki bunlardan
bir grup vardi ki, Allah'in kelmini isitirlerdi de sonra ona akillari yattigi
halde bile bile onu tahrif ederlerdi.
Üstelik iman edenlere rastladiklarinda inandik derler, birbirleriyle basbasa
kaldiklari zaman, "Rabbinizin huzurunda aleyhinize delil olarak kullansinlar
diye mi tutup Allah'in size açikladigi gerçekleri onlara da söylüyorsunuz? Hiç
akliniz yok mu be?" derlerdi.
Bunlarin bir de ümmî (okuma yazmasi olmayan) kismi vardir, kitabi bilmezler,
ancak birtakim kuruntu yiginina, bos saplantilara kapilir ve zan içinde dolasir
dururlar.
Artik o kimselerin vay haline ki, kendi elleriyle kitap yazarlar da sonra biraz
para almak için "Bu Allah katindandir." derler. Artik vay o elleriyle yazdiklari
yüzünden onlara, vay o kazandiklari vebal yüzünden onlara!..
Bir de dediler ki: "Bize sayili birkaç günden baska asla ates azabi dokunmaz".
De ki; "Siz Allah'dan bir ahit mi aldiniz? Böyle ise Allah sözünden dönmez.
Yoksa siz Allah'a karsi bilemeyeceginiz seyleri mi söylüyorsunuz?"
Hani bir vakitler Israilogullari'ndan söylece mîsak (kesin bir söz) almistik:
Allah'dan baskasina tapmayacaksiniz, ana-babaya iyilik, yakinligi olanlara,
öksüzlere, çaresizlere de iyilik yapacaksiniz, insanlara güzellikle söz
söyleyecek, namazi kilacak, zekati vereceksiniz. Sonra çok aziniz müstesna olmak
üzere sözünüzden döndünüz, hl da dönüyorsunuz.
Yine bir zamanlar mîsakinizi almistik; birbirinizin kanlarini dökmeyeceksiniz,
nüfusunuzu diyarinizdan çikarmiyacaksiniz. Sonra siz buna ikrar da verdiniz ve
ikrariniza sahit de oldunuz.
Sonra sizler öyle kimselersiniz ki, kendilerinizi öldürüyorsunuz ve sizden olan
bir grubu diyarlarindan çikariyorsunuz, onlar aleyhinde kötülük ve düsmanlik
güdüyor ve bu konuda birlesip birbirinize arka çikiyorsunuz, sayet size esir
olarak gelirlerse fidyelesmeye kalkiyorsunuz. Halbuki yurtlarindan çikarilmalari
size haram kilinmis idi. Yoksa siz kitabin bir kismina inanip bir kismini inkr
mi ediyorsunuz? Su halde içinizden böyle yapanlar, netice olarak dünya hayatinda
perisanliktan baska ne kazanirlar, kiyamet gününde de en siddetli azaba
ugratilirlar. Allah, yaptiklarinizdan gafil degildir.
Cellim hakki için Musa'ya o kitabi verdik, arkasindan birtakim peygamberler de
gönderdik, hele Meryem oglu Isa'ya apaçik mucizeler verdik, onu Rûhu'l-Kudüs ile
de destekledik. Size nefislerinizin hoslanmayacagi bir emirle gelen her
peygambere kafa mi tutacaksiniz? Kibrinize dokundugu için onlarin bir kismina
yalan diyecek, bir kismini da öldürecek misiniz?
(Yahudiler, peygamberimize karsi alayli bir ifade ile): "Bizim kalblerimiz
kiliflidir." dediler. Bilakis Allah, onlari kfirlikleri yüzünden lanetledi.
Bundan dolayi çok az imana gelirler.
Yanlarindakini tasdik etmek üzere onlara Allah katindan bir kitap gelince, daha
önceleri inanmayanlara karsi onunla yardim isteyip durduklari halde, o
tanidiklari kendilerine gelince, bu sefer kendileri onu inkr ettiler. Iste
bundan dolayi Allah'in laneti kfirleredir.
Ne kadar çirkindir o ugruna kendilerini sattiklari sey ki; Allah'in kullarindan
diledigine kendi lütuf ve kereminden vahiy indirmesine kafa tutarak, Allah ne
indirdiyse hepsini inkr ettiler. Iste bu yüzden de gazap üstüne gazaba
ugradilar. Can yakici azap asil kfirler içindir.
Onlara, "Allah ne indirdiyse ona iman edin." denildigi zaman, onlar "Biz
kendimize indirilene iman ederiz." derler ve ondan baskasini inkr ederler. Oysa
yanlarindaki Tevrat'i tasdik eden gerçek vahiy odur. Onlara de ki; "Peki madem
gerçek mümin sizsiniz de ne diye daha önce Allah'in peygamberlerini
öldürüyordunuz?
Bir zamanlar size, "verdigimiz kitaba kuvvetle sarilin ve onu dinleyin." diye
Tûr'u tepenize kaldirip mîsakinizi aldik. (O yahudiler): "Duyduk, dinledik,
isyan ettik." dediler, kfirlikleri yüzünden o danayi yüreklerinde besleyip
büyüttüler. De ki, "Eger siz mümin kimseler iseniz, bu imaniniz size ne çirkin
seyler emrediyor!
De ki; Allah yaninda ahiret yurdu (cennet) baskalarinin degil de yalnizca sizin
ise, eger iddianizda da sadik iseniz haydi hemen ölümü temenni ediniz, ölmeyi
cana minnet biliniz.
Elbette onlari insanlarin hayata en hirsli, en düskün olanlari olarak bulacak,
hatta müsriklerden bile daha düskün bulacaksin. Onlarin her biri bin sene ömür
sürmeyi arzular, oysa uzun yasamak kendisini azaptan kurtarip uzaklastiracak
degildir. Allah, onlarin neler yaptigini görüp duruyor.
Söyle; her kim Cebrail'e düsman ise iyi bilsin ki, Kur'n'i senin kalbine
Allah'in izniyle kendinden önceki vahiyleri onaylayici, müminlere hidayet ve
müjde kaynagi olmak üzere o indirdi.
O fasiklar hem bunlari tanimiyacaklar, hem de ne zaman bir ahd üzerine antlasma
yapsalar, her defasinda mutlaka içlerinden bir güruh çikip onu bozacak ve
ativerecek öyle mi? Hatta az bir güruh degil, onlarin çogu ahit tanimaz
imansizlardir.
Üstelik Allah tarafindan onlara, yanlarindaki kitabi tasdik edici bir peygamber
gelince, daha önce kendilerine kitap verilenlerden bir kismi, Allah'in kitabini
sirtlarindan geriye attilar, sanki hiçbir sey bilmiyorlarmis gibi yaptilar.
Tuttular da Süleyman mülküne dair seytanlarin uydurup izledikleri seyin ardina
düstüler. Halbuki Süleyman inkr edip kfir olmadi, lakin o seytanlar kfirlik
ettiler; insanlara sihir ögretiyorlar ve Bbil'de Harut ve Marut'a, bu iki
melege indirilen seyleri ögretiyorlardi. Halbuki o ikisi "biz ancak ve ancak
sizi denemek için gönderildik, sakin sihir yapip da kfir olmayin!" demeden
kimseye birsey ögretmezlerdi. Iste bunlardan kari ile kocanin arasini ayiracak
seyler ögreniyorlardi. Fakat Allah'in izni olmadikça bununla kimseye zarar
verebilecek degillerdi. Kendi kendilerine zarar verecek ve bir fayda
saglamayacak bir sey ögreniyorlardi. Yemin olsun ki, onu her kim satin alirsa,
onu alanin ahirette bir nasibi olmayacagini da çok iyi biliyorlardi. Hakkiyle
bilselerdi, ugruna canlarini sattiklari sey ne çirkin bir seydi.
Ne Kitap ehlinden, ne de müsriklerden hiçbiri, size Rabbinizden bir hayir
indirilsin istemez. Allah ise, üstünlügü, rahmetiyle diledigine mahsus kilar ve
Allah çok büyük lütuf sahibidir.
Yoksa siz peygamberinizi, bundan önce Musa'ya soruldugu gibi, sorguya çekmek mi
istiyorsunuz? Halbuki her kim imani küfürle degistirirse artik düz yolun
ortasinda sapitmis olur.
Ehl-i kitaptan birçogu arzu etmektedir ki, sizi imaninizdan sonra çevirip kfir
etsinler: Hak kendilerine iyice belirdikten sonra bile sirf nefsaniyetlerinden
ve kiskançliktan dolayi bunu yaparlar. Buna ragmen siz simdi af ile, hosgörüyle
davranin t Allah emrini verinceye kadar. Süphe yok ki Allah her seye kdirdir.
Siz namazi hakkiyle kilmaya bakin ve zekati verin! Kendi nefsiniz için her ne
hayir yaparsaniz, Allah katinda onu bulursunuz. Muhakkak ki, Allah bütün
yaptiklarinizi görmektedir.
Bir de "yahudi ve hiristiyanlardan baskasi asla cennete giremeyecek" dediler. Bu
onlarin kendi kuruntularidir. Sen de onlara de ki; "Eger dogru iseniz, haydi
bakalim getirin delilinizi."
Hayir, hayir! Kim özü iyilik dolu olarak yüzünü Allah'a tertemiz döndürür ve
teslim ederse, iste onun Rabbi katinda ecri vardir. Onlara hiçbir korku yoktur
ve onlar mahzun da olacak degiller.
Yahudiler dediler ki, "Hiristiyanlar birsey üzerinde degiller", Hristiyanlar da
"Yahudiler bir sey üzerinde degiller" dediler. Oysa hepsi de kitabi okuyorlar.
Hiçbir bilgisi olmayanlar da öyle onlarin dedikleri gibi dediler. Iste bundan
dolayi Allah, ihtilafa düstükleri bu gibi seylerde, kiyamet günü aralarinda
hüküm verecektir.
Allah'in mescitlerini, içlerinde Allah'in isminin anilmasindan meneden ve
onlarin harap olmalarina çalisan kimselerden daha zlim kim olabilir! Iste
bunlar, oralara korka korka girmekten baska birsey yapmazlar. Bunlara dünyada
perisanlik, ahirette de büyük bir azap vardir.
Bununla beraber, dogu da Allah'in, bati da Allah'indir. Artik nereye dönerseniz
dönün, orasi Allah'a çikar. Süphe yok ki, Allah(in rahmeti) genistir, O, her
seyi bilendir.
Bilgiden nasibi olmayanlar da "Allah bizimle konussa ya, yahut bize de bir
mucize gelse ya!" dediler. Bunlardan öncekiler de tipki böyle, bunlarin
dedikleri gibi demislerdi. Onlarin kalbleri birbirlerine benzedi. Gerçekten de
yakîne ermek (hakikati bilmek) isteyen bir kavim için biz mucizeleri çok açik
seçik gösterdik.